Dersini alan genel yayın yönetmeni!

Geçtiğimiz günlerde, “Asla tarafsız değiliz ama kesinlikle adiliz” başlıkla bir makale yayınlamıştık.
Hatta hiçbir gazetenin ve gazetecinin de tarafsız olmadığını vurgulamıştık.
Bir de bu tanımlamaların dışında “yalaka” tipler var.
Aslında yaptığı işin yalakalık olduğunu bal gibi biliyorlar ama çorba kaynadığı sürece de sorun görmüyorlar.
Kimin ne dediğine değil de “bir kişinin ne dediğine” bakıyorlar.
Onlardan birini bugün köşemize misafir edelim istedik.
Olayın detayını, bizzat yaşayan taraflardan dinlemiştik.
Uzun yıllar öncesinde, çalıştığı kanalda haber merkezi sorumlusu ve ekran yüzü olarak görev yapan arkadaşta birdenbire Mustafa Sarıgül sevgisi depreşir.
Alakasız zamanda ekrana Mustafa Sarıgül’ü çıkartan arkadaşın bu sevgisi o yıllarda siyasette yeni bir yapılanmanın içerisinde olan Tayyip Bey’in dikkatini çeker.
Zira Tayyip Bey, o günlerde epeyce popüler olan ve daha sonrasında da farklı siyasi denemelerde bulunan Mustafa Sarıgül’ün ileriki yıllarda yoluna çıkma ihtimalinden rahatsızdır.
Söz konusu arkadaş gerekli yerlerden gerektiği tonda uyarılır.
Ne olsa beğenirsiniz?
En üst düzeyde uyarılan arkadaşımız yine bir gün akşam ana haber programında ve yine Mustafa Sarıgül’ü konuk almıştır.
Bardağı taşıran son damladan öte bardağı devirmiş olmalı ki, stüdyonun kapısında bekleyen mihmandar eşliğinde program biter bitmez kendisi iki yöneticinin odasına çağırılır ve kanalla ilişiği kesilir.
Buraya kadar olanlar birçok gazetecinin hatta bizlerin de başına gelebilir.
Ancak buradan sonrası işler değişiyor.
Köşe yazarlığı yaptığı ve fena da yapmadığı mesleğinde, gazetesi havuza girince bir anda kendisini genel yayın yönetmenliği koltuğunda buldu.
Ve o günden itibaren omurgada ciddi değişimler de yaşadı.
20 yıl önce kendisinin altından koltuğunu alan iradenin daha lüks bir koltuk bahşetmesi nevrini döndürmüş olmalı.
Tamam iktidar yandaşı olmasına bir şey demiyoruz ama kardeşim o ne yalakalık yahu!
Yakınındaki birileri yandaş olarak da hayatına devam edeceğini tez elden kendisine iletiversin.
Son gelen haberlere göre iktidar, sosyal medyadan başlayarak trollere operasyon yapacakmış.
Zira seçim mağlubiyetini seviyesiz yayınlara da bağlayanlar varmış.
Yandaşlıkta ekmek var, oradan devam etsin.
“Trollük” epeyce riskler barındırıyor.
Bakalım müfredatta din var mı? Millî Eğitim Bakanlığı’nın uzun süredir üzerinde çalıştığı yeni müfredat askıya çıkartıldı.
Yani, kamuoyunda ve gerekli alanlarda tartışmaya açıldı.
Ülkemizin ve bizlerin geleceği, çocuklarımızı emanet ettiğimiz okullarımızda okutulacak olan müfredat şüphesiz hepimiz için hayati önem taşıyor.
Enine boyuna tartışılmalı ve sağlıklı bir metin ortaya çıkartılmalı.
Ancak duyuru yapılır yapılmaz sayfalar dolusu metinde “din” kelimesini araştıran bir kitle var.
Diğer detaylara asla bakmıyorlar.
“Çocuklara her şey öğretilebilir ama dini değerlerimiz asla” diyen bu kitlenin sesi yine gür çıkmaya başladı.
Bu tantanalara asla kulak asılmamalı.
İktidarın dahi kendi karnesinde eksik gördüğü eğitim gibi hayati bir icraat sağlıklı zeminlerde değerlendirilip başta “milli ve manevi” değerlerimiz olmak üzere bilime ve ilime zemin hazırlanmalı.

Yorum yapın